Çarşamba, Kasım 05, 2008

BLOGUMA HEDİYE; ARTIK YENİ ADRESİMDEYİM:)

Bloguma ikinci yaş hediyesi verdim:)..Yepyeni bir yüz ve adres...
Umarım sizler de yeni yerimi seversiniz.

Ben artık burdayım: http://www.kristalkelebek.com/

NOT: BENİM SİTEMİN LİNKİNE BLOGLARINDA YER VEREN ARKADAŞLARIM; ADRESİMİ YENİSİ İLE DEĞİŞTİREBİLİRSENİZ ÇOK SEVİNİRİM:).

Etiketler:

Pazar, Kasım 02, 2008

İKİNCİ YAŞ VE MEYVE ŞEKERLEMELİ YOK YOK KURABİYESİ

31 Ekimde blogumun doğum günüydü:)..Ne de hızlı geçmiş zaman, tam iki yıl olmuş bu maceraya, bu güzel yolculuğa başlayalı.

İyi ki blog dünyasını tanımışım; bu sayede harika dostlar edindim, başta mutfak olmak üzere pek çok konuda bilgi sahibi oldum. Yeni yeni tarifler öğrendim. Denemeler yaptım ve paylaştım; hem mutfağım hem de hayatımdan kesitler sundum. Zaman zaman ihmal ettiğim de oldu buradaki sayfalarımı ama geçen süreyle buraya ve buradaki dostluklara çok daha fazla bağlandığımı hissettim. İyi ki o gün bir cesaret bu dünyaya adım atmışım..
Hep beraber daha nice senelereeeee:)….

Blogun doğum gününü cıvıl cıvıl bir kurabiyeyle kutlayalım. Bu kurabiye yine benim evdeki malzemeleri “biraz ondan biraz bundan” mantığıyla(!) birleştirmemle oluştu. Güzel de oldu hani. Zaten benim için kurabiyenin her çeşidi güzeldir, evde her zaman kurabiye bulunmalıdır:).

MEYVE ŞEKERLEMELİ YOK YOK KURABİYESİ


Malzemeleri:

3 yumurta
yarım su bardağı zeytinyağı
bir su bardağından 1 parmak eksik toz şeker
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
1 su bardağı meyve şekerlemesi (fotoğrafta görünenler)
1 su bardağı iri çekilmiş ceviz
1 çay bardağı kabuksuz ayçekirdeği
1 çay bardağı kabuksuz antep fıstığı
aldığı kadar un

Yapılışı:

İlk olarak, yumurtaları, zeytinyağını, şekeri bir yoğurma kabında karıştırıyoruz. Üzerine meyve şekerlemesini, cevizi, çekirdeği ve fıstığı ekleyip iyice karıştırıyoruz. Un, vanilya ve kabartma tozunu ekleyerek ele yapışmayan yumuşak bir hamur elde ediyoruz. Hamurdan gelişigüzel parçalar koparıp yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizip, önceden 175C°’ye ısıtılmış fırında kurabiyeler pembeleşinceye kadar pişiriyoruz.

Afiyet bal kaymak olsun:)))…

Not: Ben bu meyve şekerlemelerini bir kuruyemişciden almıştım ama marketlerde de bu tür meyve şekerlemelerinden satıldığını duymuştum.

Etiketler: ,

Perşembe, Ekim 30, 2008

CUMHURİYET BAYRAMI ve ARŞİVDEN BİR TARİF

Dün düğünümüzün olduğu mekanda Cumhuriyet Balosuna davetliydik. Çok kalabalık ve coşkulu bir geceydi. Hep bir ağızdan marşlar söyledik..
Bu vesileyle CUMHURİYET’imizin 85. kuruluş yıldönümü, bu en önemli bayramımız kutlu olsun..Ata’mızdan emanet bu en kıymetli mirasın koruyucularıyız…



Geçen hafta bloglar olarak kapatıldık, geri geldik… Her neyse, şimdi kaldığımız yerden devam:)..

Bugün arşivimden bir fotoğrafın tarifini paylaşacağım. Kısıtlı zamanların kurtarıcısı ve tek başına yetecek besleyicilikte; Sosisli Makarna. Makarnanın sosisle, domatesle ve sarımsakla müthiş birleşimi; makarna tutkunlarının hayır diyemeyeceği bir lezzet.

İşte tarifi:

SOSİSLİ MAKARNA


Malzemeleri:

1 paket burgu makarna
4-5 adet sosis
2 yemek kaşığı zeytinyağı
1 yemek kaşığı salça
2 adet rendelenmiş domates
3 diş sarımsak
6-7 dal maydanoz
tuz
karabiber
kırmızı pul biber (isteğe bağlı)

Yapılışı:

Öncelikle makarnayı tuzlu suda haşlayıp süzüyoruz. Diğer yanda sosisleri yarım santim eninde dilimleyip zeytinyağıyla tencerede kavurmaya başlıyoruz. Sosislere minik minik doğradığımız sarımsağı ve salçayı da ilave edip iyice kavuruyoruz. Hepsi kavrulunca domates rendesini, kıyılmış maydanozu, tuzu ve baharatları ilave ediyoruz. Makarna sosumuz koyu olursa kıvamını biraz sıcak suyla açıyoruz. Sos kaynayınca makarnayı üzerine ilave edip karıştırıyoruz. Sıcak sıcak servis ediyoruz.

Afiyet olsun:).

Etiketler:

Pazartesi, Ekim 27, 2008

KAPATILDIK!!

Dün eşimle blog sayfama bakacaktık; o adresi yazdı ve sayfam açılınca yasaklı olduğu yazısını okudum..
Neden yaaa, ama nasıl, bu ne demek ki şimdi?? Dakikada onlarca benzer soru soruyordum, şaşkındım.
Sonra blogger sitesinin de tıpkı youtube sitesi gibi yasaklandığının farkına vardım. Üzüntümün, yaşadığım hayal kırıklığının, kırgınlığımın tarifini yapmam çok zor. Hala da soruyorum; neden, neden, neden....? Muhtemelen dengesizce, uygunsuzca yayınlar veren bir blogun kurbanı olduk bizler de. Uygunsuz o blogu engelleyip kapatmak yerine bizim de seslerimiz kısıldı..Burda kendimizce, hayatlarımızı, dostluklarımızı paylaşıyorken bizler de susturulduk, yasaklandık..Ne diyeceğimi ne yazacağımı bilemiyorum..
Ben tekrar düşüncelerimizi bu sayfalardan paylaşmak, dostlarımın sitelerini ziyaret etmek, hayata güzel bir parantez açtığım bu sayfalarda yazılarımı, tariflerimi yayınlamak istiyorum...

Etiketler:

Salı, Ekim 21, 2008

LİMONLU GÜNLER VE ANNEMİN SÜPER ANTEP FISTIKLI PROFİTEROLÜ


Haftasonundan beri geçen birkaç günde hem üzüntüyü hem de sevinci beraber yaşadık. Nedeni, hani size daha önce de bahsettiğim benim yaramaz Limon kuşum.

Cumartesi günü ben bir arkadaşımın minik kızı için düzenlediği bebek mevlütündeydim. O sırada annem beni aradı ve Limon’un kaçtığını söyledi. Önce inanamadım çünkü bizim papağanımız evde dolaşmaya alışkın ve dış kapı açık bile olsa bir kere omzumuzdan uçup da dışarıya çıkmaya yeltenmemiş bir kuştu. Nasıl oldu dedim? Limon babamın omzundayken babam yere eğilmiş o sırada yaramaz Limon uçmuş, şans bu ya tam da o anda annem kapının önüne çöpü koymak için kapıyı açmış ve bizim Limoncuk yaydan çıkmış ok misali atıvermiş kendini dışarıya. Bizimkiler hemen ardından koşmuş ama çoktan gözden kaybolmuş Limoncuk.

Önce çok şaşırdım ardından da çok üzüldüm. Limon 2 seneye yakın süredir bizleydi ve bu zaman içerisinde bir kuştan öte ailenin bir ferdi gibi olmuştu. Ben evlendikten sonra sessizleşen evlerinde annem ve babamın neşe kaynağı oydu. Beni tanır, omzumdan inmez, başını kaşıtırdı.
Tüm Cumartesi günüm böylece berbat olmuştu. Bir hayvana böylesi bağlanmak ne derece doğru pek emin değilim ama o gün onu tekrar göremeyeceğimi, başına kötü bir şeyler geleceğini düşünüp kendi kendime kahroldum.

Derken dün çok sürpriz bir gelişme oldu. Bizim basıp dağıttığımız Limon’un kayıp ilanlarında babamın telefon numarasını gören birileri arayıp Limon’u bizim evin oradaki parkta gördüklerini söyledi. Biz de apar topar işyerinden eve doğru yola koyulduk. Annem Limonun kafesini de alıp çoktan parka gitmişti bile. Gözlerime inanamamıştım ama işte o ağaçtaki bizim kuşumuzdu. İlk önce biz çağırınca gelecek sandık ama bizim Limon hanım önce bizi biraz uğraştırmayı seçti. Annem, babam, eşim, abim, ben ve bir arkadaşımız bütün site içinde Limon’un ağaçtan ağaca geçişlerini takip ettik.

Dışarıda kaldığı bu iki günde bizim kuşumuz doğaya da beklediğimizden çok daha iyi şekilde adapte olmuştu. Ona saldıran Saksağanlardan havada türlü pikeler yapıp kurtulmayı öğrenmiş, evde birkaç tur uçunca yorulan o kuş şimdi siteyi boydan boya uçarak turlar olmuştu. Öyle ki başına kötü bir şeyler gelmeyeceğinden emin olsak, önümüzde Ankara’nın ayaz geceleri olmasa onu doğada bırakmayı bile seçebilirdik. Ama sonuçta o kafeste doğmuş, bu iki gün dışında doğayı hiç bilmemiş bir ev kuşuydu, doğa onun için hala çok tehlikeliydi.

En sonunda ağaca çıkıp, bir kelebek ağıyla Limonumuzu yakaladık. O an hepimiz nasıl da sevindik anlatamam. Kaçan bir kuşu iki gün sonra yakalayıp eve getirmek çok zor, mucize gibi bir şey ama işte biz başarmıştık:).
İki buçuk saat kadar süren kurtarma operasyonumuz başarı ile sonuçlanmıştı, biz de gönül rahatlığıyla işimize döndük.

İşte bizim macera dolu birkaç günümüz böyle geçti:). Limon bizi çok korkuttu. Artık onun kaçabileceği konusunda çok daha dikkatli davranmamız gerektiğini anladık.

Eh böyle tatlı biten bir hikayenin ardından bir tatlı tarifi vermek uygun düşer sanırım. Bu tarif canım annemden, onun hünerli elleriyle yaptığı, benim en sevdiklerimden; Profiterol’ün tarifi..Her gün olsa yiyeceğim tatlılardan biridir Profiterol (bu “her gün olsa” kısmını canım annem için yazıyorum, o anlar:)).

ANTEP FISTIKLI PROFİTEROL

Malzemeleri:

Hamur için:

1 su bardağı su
1 su bardağı un
100 gr tereyağı
1 tatlı kaşığı toz şeker
1 tutam tuz
4 adet yumurta

İç Kreması İçin:

Yarım litre süt
1 adet yumurta sarısı
1 çay bardağı toz şeker
1,5 çorba kaşığı un
1 paket vanilya
Kabuksuz antep fıstığı

Üzeri İçin:
Dr. Oetker Çikolatalı Sos

Yapılışı:

Hamur için öncelikle bir tencereye suyu, yağı, şekeri ve tuzu koyup kaynatın. Kaynayınca içine unu ekleyip çok hızlı karıştırarak, topaklanmasına izin vermeden kısık ateşte bir süre pişirin. Hamur pişince kenara alıp soğutun, soğuyunca içine teker teker yumurtaları ekleyip iyice karıştırın. Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine, aralıklarla, iki kaşık yardımıyla hamuru yuvarlak parçalar halinde koyun.180 C°’ye ısıtılmış fırında üzerleri pembeleşinceye kadar pişirin ve iyice soğuyana dek fırının kapağını açmayın.
Bu arada Antep Fıstığı dışındaki bütün krema malzemelerini karıştırıp pişirerek bir muhallebi hazırlayın. İçine Antep fıstıklarını da ekleyip soğumaya bırakın. Soğuyan hamurların ortasını bıçakla kesip içlerini krema ile doldurun. Üzerlerine hazır çikolatalı sosu yapıp dökün ve hiç vakit kaybetmeden afiyetle yiyin:)).

Etiketler: , ,

Çarşamba, Ekim 15, 2008

MUZLU SÜRPRİZ KURABİYELER VE BİR SOBE

Bayramda güney sahillerinde olduğumuzdan bahsetmiştim bir önceki yazımda. O yemyeşil dönüş yolumuzu, eşsiz doğasının yanında güzel yapan bir başka şey de yoldaki meyve-sebze satıcıları idi.
Tezgahlarda Akdeniz’in güneşinden, suyundan, toprağından sonuna kadar nasibini almış, çeşit çeşit taze ve kuru meyveler bütün albenisiyle bizleri bekliyor gibiydi:). Bir tezgahtan alışveriş edip yola koyuluyor, daha sonra biraz ilerdeki diğer tezgahlarda başka güzel, doğal lezzetlerle karşılaşıp yine kısa bir alışveriş molası veriyorduk. Zaten bu güzel dur-kalklar sayesinde yolculuğumuz biraz uzadı. Olsun, bir yolculuğu güzel yapan biraz da bulunduğun yörenin doğasının, kendine has özelliklerinin tadına vara vara ilerlemek değil midir? Biz de aynen öyle yaptık.
Akdeniz’e inilir de o salkım salkım, minik, tatlı mı tatlı muzlardan alınmaz mı..Biraz bize, biraz eşe dosta, aileye derken miktarı biz biraz abartmışız:). Eee evde iki kişi olup da bunca muzu bozulmasına zaman tanımadan tüketmek gerekti. Zaten iki lokmacık olan şeker parçası bu muzların büyük çoğunluğunu yedik. Kalanlarla ne yapsam diye düşünürken eşimden bir fikir geldi; “muzlu kurabiye”… Ve düşündüğü şekliyle bana anlattı. Kakaolu bir kurabiye olmalı ve ısırınca muz kurabiyenin içinden sürprizzzz diye çıkmalıydı. Ben de bu fikri alıp hayata geçirdim:). Tarifler, ölçüler tamamen benim uydurmam. Sonuç ise son derece başarılı. Bunu ben değil, kurabiyeyi tadanlar söyledi. Babam “muz kurabiyenin içinde krema gibi olmuş” dedi.
Beni en mutlu eden şey ise sonucundan şüphemin olduğu (ilk defa denediğim ve benzerini görmediğim bir tarif olduğu için) bir tarifin böyle güzel bir lezzete dönüşmesi idi. Eh, bundan böyle evdeki muzları değerlendirmek şöyle dursun, sırf bu kurabiyeyi yapmak için muz alacağız:).

Tarifi Şöyle:

MUZLU SÜRPRİZ KURABİYELER


Malzemeler:

3 yumurta (birinin akı ayrılacak)
1 su bardağından 2 parmak eksik toz şeker
yarım su bardağı sıvıyağ
2 yemek kaşığı kakao
1 paket vanilya
1 çay kaşığı karbonat+yarım limon suyu (bunun yerine 1 paket kabartma tozu da kullanılsa aynı sonucu verecektir sanırım, ben evde kabartma tozu kalmadığı için karbonat kullandım)
aldığı kadar un
yeterince muz (her kurabiyeye bir yuvarlak dilim)
Hindistan cevizi

Yapılışı:

Öncelikle yumurtaları, sıvıyağı, şekeri bir yoğurma kabında karıştırıyoruz. Karbonata limon suyunu bir kapta ilave edip karıştırıyoruz (bunun yerine sadece kabartma tozu da kullanılabilir) ve karışıma ilave ediyoruz. Unu, vanilyayı ve kakaoyu ekleyip çok yumuşak olmayan, kolayca şekil verilecek kıvamda bir hamur elde ediyoruz. Daha sonra hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp, yuvarlayıp elimizde açıyoruz. Açtığımız hamurun içine 1 cm kalınlığında doğradığımız bir dilim muz koyup hamuru yuvarlayıp kapatıyoruz, tepsiye diziyoruz. Bütün kurabiyeleri bu şekilde hazırladıktan sonra ayırdığımız yumurta akını kurabiyelerin üzerine fırça ile sürüp hindistan cevizi serpiyoruz. 175 C° dereceye önceden ısıtılmış fırında yaklaşık 15-20 dakika pişiriyoruz.

Afiyet olsun..

Blog aleminde sobeler tam hız devam ediyor.. Beni de adaşım sobelemiş, ona çok teşekkür ediyorum:).
Sobeye göre bu sitedeki testi cevaplıyorsunuz. Oldukça zevkli bir test olduğunu söyleyebilirim. Bir nevi seçtiğimiz resimlerden karakter analizimiz yapılıyor. Benim sonuçlarım oldukça uygun çıktı. İşte benim seçtiğim resimlere göre karakter analizim:

Ruh Hali
Sofistike

Zevk seçimin dış görünüşüne çok önem verdiğini gösteriyor.Dışarıya güzel gözüken kendi içinde de mutlu olur öyle değil mi?
Romantiksin ve doğanın sade güzelliklerinden hoşlanıyorsun. Uçsuz bucaksız tabiat manzaraları seni rahatlatıyor.
Müzikte her zaman yenilikler peşinde koşan iyi bir dinleyicisin. Senin için konserlerin yerini hiçbir şey tutamaz.
Sanata bakış açın oldukça klasik. Tarihe ve yüzyıllar boyunca yaşayan eserlere özel bir ilgin var. Gerçek sanatın zamana direnebilen olduğuna inanıyorsun.

Eğlence
Firari

Tatilde yakınlarınla birlikte olacağın keyifli zamanları, her türlü konfor ve hizmeti sunan, dinlenip yenilenmeni sağlayacak bir mekanda geçirmeyi tercih edersin.
Hayatı, ışıklar ve ses sonuna kadar açık yaşamayı seviyorsun. Dolu dolu.-Fazlasıyla tutkulu ve duygusalsın, biraz da gösterişçi? Kendini özgürce ifade ediyorsun ve seni izleyenlere aldırmıyorsun.
Kafanı rahat tutmayı ve dengede kalmayı seviyorsun. Sakin ruh halin başkalarına ders niteliğinde.Derin bir nefes al ve Omm!...
Seni rahatsız eden nedir? Doğal görüntüyü her şeye tercih edersin.Şişirilmiş ve yapay duran her türlü plastik görüntüyü dayanılmaz buluyorsun.

Alışkanlıklar
Keyif düşkünü

İyi görünmek senin için sıradan bir durum. Ama ceplerini hafiflettiği de bir gerçek.Ama önemli olan kendini iyi hissetmen.
Evinde modern ve cool bir zevkin var.Fonksiyonel olması yetmez, evin de senin kadar tarz sahibi olmalı.
Tercih ettiğin içecek sakinlik ve alışkanlıkların konforuna olan sevgini temsil ediyor.

Aşk
Aşk böceği

Aşk senin için uzun bir bağlılık demek. Kendini adamak, fedakarlık ve sevecenlik..
Senin için özgürlük anı yaşamak demek. Oldukça gözü karasın ve önüne çıkan fırsatları değerlendirmekten çekinmiyorsun.

Etiketler: ,

Pazartesi, Ekim 06, 2008

ŞEFTALİ-NEKTARİN REÇELİ


Yoğun ve çok güzel geçen bir bayramı geride bıraktık..Akrabalarla bir araya gelmek beni çok mutlu etti. Birbirinden güzel bayram tatlılarına tatlı sohbetler eşlik etti.
Hatta bu bayram fırsat da bulup birkaç gün de güneye kaçtık; denizle ve kumsalı ısıtan güneşle yeniden kucaklaşmak çok iyi geldi:).
Şimdi enerji toplamış vaziyette, hayata kaldığı yerden devam etme vakti.
“Enerji” demişken; meyvenin besleyiciliği ve enerjinin birleşimi çeşit çeşit reçellere dolabımda yer vermeyi her zaman sevmişimdir.
Bu sefer, geçenlerde evde durup duran iki kocaman şeftaliye iki nektarinin eşlik etmesiyle pişirdiğim reçelimin tarifini veriyorum.

Ağzımız hep tatlı olsun…

ŞEFTALİ-NEKTARİN REÇELİ


Malzemeler:

2 adet büyük boy şeftali
2 adet nektarin
1 su bardağı toz şeker (daha tatlı sevenler miktarı artırabilir)
birkaç damla limon suyu


Yapılışı:

Şeftali ve nektarinlerin kabuğunu soyup küp küp doğruyoruz. Bir tencereye meyveleri aktarıp üzerine şekeri döküyoruz. Bu şekilde bir gece bekletip meyvelerin suyunu salmasını sağlıyoruz. Meyveler suyunu bırakınca tencereyi ocağa koyup iyice kaynatıyoruz, bu arada reçelin suyuna bakıp kıvamının gelmesini bekliyoruz. Reçel kıvama gelince limon suyunu ekleyip karıştırıyoruz. Ocağın altını kapatıp reçeli kavanozlara paylaştırıp soğutuyoruz.

Etiketler: